Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde gerçekleştirilen “UCLG-MEWA Kongresi” başladı.
Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, Gaziantep’te bir otelde düzenlenen Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Ortadoğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Gaziantep’in ipeği dokumaya, taşı mozaiğe çeviren ve kayadan dantel ören bir şehir olduğunu söyledi.
Tarih boyunca İpekyolu’nun huzur, barış, kardeşlik ve kalkınma yolu olduğunu anlatan Şahin, şöyle konuştu:
“Son 5 yıldan beri yaşadığımız komşularımızın yaşadığı bu drama, bu iç savaşa çocukların o gözündeki gözyaşına, annelerimizin çocuklarını kaybetmesine, çocukların annesiz, babasız kalmasına dayanmak mümkün değil. Biz hiç bir zaman ‘hesabi’ bir şekilde olaylara bakmadık. Hep haspi ve insani olarak olaylara bakıp, tarihten aldığımız ilhamla inancımızın, medeniyetimizin bize verdiği mesajı yerine getirdik. ’Veren el alan elden üstündür, komşusu açken tok yatan bizden değildir’ anlayışıyla komşularımıza, darda kalmışa, yetime, yaşlıya kapımızı, soframızı, gönlümüzü açtık.”
Türkiye’nin özellikle bölgenin yükünün ağır olduğunu ifade eden Şahin, bu süreçte yerel yöneticilere çok iş düştüğünü belirtti.
Göçün bu coğrafyanın en önemli kaderi olduğunu anlatan Şahin, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“İbn-i Haldun’in çok güzel bir sözü var; ‘coğrafya kaderdir’ diyor. Özellikle Ortadoğu’ya baktımız zaman yer altı ve yer üstü zenginlikleri bütün küresel güçlerin çok farklı hesaplarına dönüşmüş ve bu gölge altında insanlar yaşatılmaya çalışılmıştır. İşte biz bugün bu duruşumuşla ‘savaşa hayır’ diyoruz. Kimsenin gözünün yaşı aksın istemiyoruz. Çünkü gözyaşının ne rengi, ne ırkı, ne mezhebi, ne inancı var. Allah’ın yarattığı insanı ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışıyla kucaklamaya çalışıyoruz. Bu coğrafyanın bize verdiği nimetleri kullanırken, külfetleri de beraber yönetmek, krizi fırsata dönüştürmek ve buradan en az zararla çıkmak için gecemizi gündüz ettik.”
YENİ KÖRDÜĞÜMLER OLUŞUYOR
Sosyal uyumun en önemli meselelerden olduğunu, çocukları ve gençleri kendi içerisinde kaynaştırmaya çalıştıklarını dile getiren Şahin, Türkiye’nin kamplarda büyük bir başarı hikayesiyle bütün dünyaya mesaj verdiğinin altını çizdi.
- Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışı adına kurulan uluslararası kuruluşların kuruluş felsefesinden uzaklaştığına dikkati çeken Şahin, “Ama gelinen nokta o kuruluş felsefesinden uzaklaştığı için, birçok yaptırım yapılamadığı için doğru zamanda doğru kararlar hızlı bir şekilde alınamadığı için yeni kör düğümler oluşuyor. Çare biziz, kardeşliğimiz, geçmişimiz, medeniyetimiz ve tarihimizdir. Bu çareyi bu ilacı bu özü yakalayarak bize verilen ilahi mesajı alarak ensar muhacir ruhuyla bu süreci geçirip bütün dünyaya insanlık dersi verip, vicdani sesimizi dinleyerek bu yolculuğa devam edeceğiz. Bugünler bittiği ve tarih yazıldığı zaman toplar, tüfekler, barutlar ölen insanların yanında kardeşlik için kucak açan ülkem ve gazi şehrim altın harflerle tarihe kendini yazdıracaktır” dedi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan da demokrasinin ve kalkınmanın yerelde başladığını belirterek, artık belediyecilik anlayışının bir takım altyapı hizmetleri gerçekleştirmenin ötesine geçtiğine işaret etti.
Belediye başkanlarının bütün kenti topyekün kuşatan bir anlayışla hizmet etmesi gerektiğini vurgulayan Akdoğan, “O şehir ne kadar ihracat yapıyor, ne kadar üniversite öğrencisi alıyor? Belediyecilik zaten doğumdan ölüme kadar her alanla ilgilidir. Doğrudan insana temas edersiniz ve her alanda insanın karşılaştığı problemleri çözmeyi görev bilirsiniz” diye konuştu.
Suriyede yaşanan krize dikkati çeken Akdoğan, şöyle konuştu:
“2. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan en büyük insani krizdir bu. 500 bine yakın insan hayatını kaybetti. 6 milyonu çocuk olmak üzere 14 milyon insan, insani yardıma muhtaç durumda. 6,5 milyon insan yerinden yurdundan oldu. 4,6 milyon insansa komşu ülkelere göç etmek durumunda kaldı. Bütün bu insani krize karşı Türkiye, açık kapı politikası izledi. Din, dil, ırk ayrımı yapmadan herkese kucağını açtı, sınırlarını açtı, gönlünü açtı ve insanların hayata tutunması için Suriyeli, Iraklı kardeşlerinin hayata tutunması için ne gerekiyorsa yaptı. Mazluma kimliğini sormadı, Ezidi mi, Kürt mü, Türkmen mi, Arap mı, Nusayri mi, Dürzi mi, ayrım yapmadan, Mevlana’nın dediği gibi ‘gel, ne olursan ol, gene gel’ diyerek sadece insan nazarıyla baktı. Dünyanın bugün en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkesidir Türkiye. 280 bin kişi kamplarımızda kalıyor. Türkiye’de 10 şehirde, 22 geçici barınma merkezimiz var. Suriye tarafında, hemen Öncüpınar’ın karşısında 10 tane daha kamp kurduk. Oralarda da 120 bin civarında insan kalıyor. Kuzey Irak’ta 3 tane kamp kurduk. Sadece Türkmenler değil, Ezidiler, Araplar, kim yardıma muhtaç durumdaysa oralarda kalıyorlar. Türkiye’de 2 milyon 750 bin Suriyeli var. 200 bine yakın Iraklı var. Onun dışında farklı ülkelerden gelen mazlumlar, mağdurlar var.”
Akdoğan, Suriyeli göçmenleri misafir eden başta Gaziantep olmak üzere Şanlıurfa ve diğer illere teşekkür etti.
AVRUPA GÖÇ SORUNUNU YÖNETME ANLAMINDA ETKİN BİR YÖNTEM İZLEMEDİ
D-8 Zirvesi’nin Genel Sekreteri Seyid Ali Muhammed Musavi ise Türkiye’nin sığınmacılar için büyük bir özveri gösterdiğini belirtti.
Avrupa ülkelerini sığınmacılar konusundaki tutumunu eleştiren Musavi, şunları kaydetti:
“Göç özellikle bu bölgenin karşı karşıya kaldığı çok mühim bir sorunu ele alıyor. Avrupa kaynaklar anlamında son derece bolluk içinde yaşarken geçtiğimiz yıllarda bu göç sorununu yönetme anlamında pek de etkin bir yöntem izlemedi ancak fon kullanımı ve belediyelerin sahip olduğu kaynakların kullanımı anlamında göstermiş oldukları girişim göç hususunu ele almada son derece zamanında insani bir yaklaşımdır. Bugün yaklaşık 20 milyon mülteci, toplamda 60 milyon insan yerinden yurdundan edilmiştir. BM Suriye’de yaşanan bu çatışmalar neticesinde 4 milyon insanın mülteci olarak başka ülkelere sığındığını tahmin etmektedir. Özellikle Türkiye, Suriyeli göçmenleri burada ağırlayan en önemli ülkelerden bir tanesi. Bunun yanında İran, Mısır, Bangladeş ve Lübnan da bu mültecilere kucak açan ülkeler arasında. Gaziantep Belediyesi Suriyeli mültecilerin ağırlandığı önemli kentlerin başında geliyor. Ortak fırsat ve güçlüklerimiz var. Bu anlamda belediyelerimiz bir arada çalışarak kendi aralarında karşılıklı işbirliğini tesis edeceklerdir. Bence artık müştereken karar verdiğimiz alanlarda altyapı ve yönetim sistemleri anlamında bilgi birikimlerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmak durumundayız.
Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya da sığınmacıları ‘hemşehri’ anlayışıyla kucakladıklarını vurgulayarak, işlerinin zor olduğunu ama bunu başarabilecek güçte bulunduklarını aktardı.
Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) Genel Sekreteri Mehmet Duman ise toplantıda yapılacak çalışmalar hakkında bilgi vererek söz konusu zirvenin Gaziantep’te gerçekleştirilmesinden duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Teşkilat olarak yerel yönetimleri korumak adına önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirten Duman, toplantılarda farklı bir sinerji oluşturmaya çalışacaklarını ve Suriyeli göçmenler ile ilgili finansman konusunu ele alacaklarını kaydetti.
Toplantıya mesaj gönderen UCLG-MEWA Başkanı Dr. Muhammed Bakır Galibaf ise kongrenin hayırlı olmasını diledi ve dünyada yaşanan terör olaylarına tepki gösterdi.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Barış ve Ritim grubunun gösteri yaptığı kongreye, Lübnan İçişleri ve Belediyeler Bakan Danışmanı Khalil Jbara, 14 ülkeden yaklaşık 50 belediye başkanı ile 160 yabancı kuruluş temsilcileri, ulusal ve uluslararası yabancı yardım kuruluşları temsilcileri katıldı.